Ardıç

HUSBAM sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

ʻgüzel kokulu yapraklarını kışın da dökmeyen, yuvarlak kara yemişleri ilâç olarak kullanılan bir ağaççık (Juniperus)ʼ. Ağızlarda arcıt olarak da geçer. Bu biçimin göçüşme (métathèse) sonunda oluştuğu açıktır. ~ Az ardıç. -TatK artış. -Bşk artış. -Tel artış. -YUyg ardaç. -Türki artiş ʻJuniperus excelsaʼ. -Tuv artış. -Çuv urtăş. Eski Türkçeden başlayarak geçer. Orta Türkçede artuç biçimi kullanılır. Çağdaş diyalektlerde ardıç yerine arça biçiminin yaygın olarak kullanıldığı göze çarpıyor: Tkm arça. -Kzk arşa. -KKlp arşa. -Krg arça. -Özb arça. -Alt arçın. -Kuğ arcın (~ arcan). -Yak arçı ʻdas Beräuchern (um böse Geister zu verjagen); Gegenstand (Birkenrinde u. ähnl.), mit dem man beräuchertʼ. Bütün bu biçimlerin Moğolcadan geçtiği anlaşılıyor (Kałużyński: ME 24). Tacikçe arça biçimi Özbekçe bir alıntıdır (Doerfer: TLT 26). Farsça ardic ʻjuniperʼ Türkçeden alınmıştır (Doerfer: TMEN 448). Egorov (ÊS 276) ardıçʼı Farsça ardac biçimiyle karşılaştırmıştır. Daha sonra Sevortyan (ÊSTJa 1974, 173-174) da ardıçʼı Farsça ardic, ardac biçimleriyle karşılaştırmıştır. Ancak, Vullersʼin, ardicʼin İranca kökenli bir söz olduğuna kuşku ile baktığını da saklamamıştır. Sevortyan, Budagovʼun ardıçʼı Farsçadan getirdiğini de bildirmiştir. bk. Sevortyan: Yudahin Arm (2) 33, 36. Dmitrieva (ST 2, 1975, 23) da Farsçadan alındığını dile getirmiştir. Yayınlarda ardıçʼın Moğolcadan geldiği de ara sıra seslendirilmiştir. Ramstedt (JSFOu 28:21; KWb 15a) arçaʼnın *ari- ʻreinigenʼ kökünden geldiğini yazmış, Moğolca ariğun ʻreinʼ yanında Türkçe (Tatarca) artış ve Kazakça arşa biçimlerini de saymıştır. Onun bu tezini Brockelmann (OGM 24. § a) benimsemiş, artuçʼu ‘Reinigungsmittelʼ olarak Türkçe -ç ekiyle yapılmış bir türev olarak değerlendirmiştir. Doerfer (TMEN 448) Ramstedt’in tezini doğrulayan birtakım Moğol halk geleneklerinden söz etmişse de, bu teze karşı çıkmıştır. Ona göre, arı- ‘reinigen’ kökünden yola çıkıldığında arça, artuç vb. biçimlerine varılamaz. Türkçede fiil köklerinden isim türevleri yapımında kullanılan -ça ekinin geçmediğini belirten Doerfer, Türkçe art- kökünden yola çıkılarak artuç ‘das wuchernde Gewächs’ türevinin elde edilebileceğini ortaya koymuştur. Ona göre, *artuçak küçültmesi yoluyla artıçak > (orta hece düşmesiyle) artçak > arçak biçimi ortaya çıkmıştır. Arça biçimi arçak’tan kalan yeni bir türevdir. Halk geleneğinde belli bir rol oynamış olan bu sözün tabulaştırılması da doğaldır. O açıdan artuçʼtan ses kurallarına uyan değişiklikler beklenemez. Paralel biçimlerin çokluğu bu teze tanık olarak gösterilebilir. Ancak, arça’nın Türk diyalektlerinde ilk olarak Moğol çağından sonra geçtiği de göz ardı edilemez. Buna göre, bu sözün köken bakımından Moğolca olması da olanaksız değildir. Buna karşılık artuç (> ardıç) Türkçe bir türevdir. Doerfer’e göre, arça’nın artuç ile birleştirilip birleştirilemeyeceği açık bir sorun olarak kalıyor. Çağdaş Türk diyalektlerinde yaşayan arça biçimine gelince: Sevortyan’a göre (ÊSTJa 1974, 182-183), arça biçimi ʻbir tür serviʼ olarak kullanılan ard kökünden -ça ekiyle kurulmuş bir türevdir. Sevortyan Ramstedtʼin, Brockelmanʼnın, Räsänenʼin ve Doerferʼin arça (ve ardıç) biçimlerine ilişkin açıklamalarını da özet olarak vermiştir. Son olarak, arça’nın Moğol diyalektlerinde yaygın olarak geçtiğini de sözlendirmiştir. Türkçe ardıç Rusçaya ardyš ve artyš olarak, arça ise arča ve aršan olarak geçmiştir (Vasmer: REW). Yaşayan diyalektlerde kullanılan arça’nın Moğolcadan kalma bir alıntı olduğu yolundaki sav bilimsel yayınlarda büyük bir yaygınlık kazanmıştır. Anadolu ağızlarında ardıç yanında andız (~ anduz) adı da geçer. Ağızların bir bölümünde (özellikle Akdeniz ağızlarında) andız ‘servi (ağacı)’ anlamını da almıştır. Kıbrıs ağzında da andız, ‘servi ağacı’ olarak geçer. Ligeti: AOH 19:131; KSİNA 83 : 7-8 (krş. Moğ arsid); Sinor AOH 36: 494; Kałużyński: ME 24; Doerfer: TLT 26; UAJb N.F. l:136; Rassadin: Zaimstvovanija 51; Räsänen: V 24b; 28a; Clauson: ED 294; Menges: Poppe Arm (2) 230-237; Dmitrieva: ST 2, 1975, 23; Sevortyan: ÊSTJa 1974, 173-174; 182-183; Monchi-zadeh: Xurāsān 396; Eren: TD 1992/2: 192-193. bk. Şçerbak: JaS 98/24. Röhborn: Uwb 1, 215a; Leksika 129.