Avuç

HUSBAM sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

1. ‘elin iç tarafı; 2. ‘elin yarı yumulmuş durumuʼ; 3. ‘yarı yumulmuş elin alacağı miktarʼ

  ~ Az avuç. -Tkm avuç. -TatK auç, ūç. -Bşk us. -KKlp uwıs. -Kzk ūs. -Nog uvıs. -Krg ūç. -Özb hovuç. Başındaki h- sonradan türemiştir. -Tar ōç. -Şor ōş. -Sag, Koy, Kaça ōs. -Alt, Tel uş. -Tuv adış. -Yak ıtıs. -Çuv ıvăs.

Eski Türkçede avuca adut adı verilir. Orta Türkçede bu ad adut (ve awut) olarak geçer. Eski Kıpçakçada awuç biçimi göze çarpar. Eski Türkçe adut biçimiyle avuç arasındaki benzerlik anlam yönünden açıktır. Ancak adut biçiminin avuçʼa çevrilmesi ses bakımından karışıktır. Türkçede -d-ʼlerin -y-ʼye çevrildiğini biliyoruz. Bu ses kuralı uyarınca adutʼun *ayut’a dönüştüğü anlaşılıyor. Bu biçimin avutʼa çevrilmesi kolaydır. Kâşgarlı Mahmudʼa borçlu olduğumuz avut biçimi -y- > -v- olayına açık ve sağlam bir tanıktır. Ancak avutʼun sonundaki -tʼnin -çʼye çevrilmesi düşündürücüdür. Clauson (ED 44b) adutʼun ses bakımından kural dışı (“unusual”) birtakım değişikliklere uğradığını dile getirmiştir. Ona göre, -d- sesi -u-’nun baskısıyla -y- yerine -v-/-w-ʼye çevrilmiş, buna karşılık -t de -ç’ye dönüşmüştür. Doerfer (Şiraliev Arm 37), adut > avut biçiminin örnekseme (analogie) yoluyla avuç biçimini aldığını ortaya atmıştır. Ona göre, avut’un avuç biçimini almasında kulaç sözünün analojik baskısı rol oynamıştır. bk. Doerfer: CAJ 12: 307/110. Tuvaların avuca verdikleri adış adı da düşündürücü bir biçimdir. Clauson adış’ın çok arkaik bir biçim olduğunu belirtmekle yetinmiştir. Räsänen (LTS 126, 142; V 3a, 7a) çağdaş diyalektlerde geçen biçimlerin Orta Türkçe adut ve *abuç biçimlerinin contamination’u sonunda ortaya çıktığını yazmış, Moğolca abuça ‘Empfangʼ; Handvoll’ biçimini de saymıştır. Ramstedt de (Formenlehre 121) OT adut ‘avuç’ sözüne karşılık adu-ç biçiminden geliştiğini ileri sürdüğü Karag aduş, Yak ıtıs ‘parmaklarla alınabildiği kadar’ sözlerini vermiştir. bk. Egorov: ÊS 342; Poppe: Lautlehre 44; Joki: LwSS 198; Aubin: Mong Stud 34; Sevortyan: ÊSTJa 1974, 409-410; Şçerbak: JaS 103/37; Ligeti: TörK 107. Eski ve yeni diyalektlerde avuca alakan adı verilir. O açıdan avuç dar bir alanda kalmıştır. bk. Ligeti: KSİNA 83: 7; Sevortyan: ÊSTJa 1974, 133. Doerfer: OLZ 66: 338-339; Rassadin: FLTJa l51.