Ağız

HUSBAM sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

1. ʻyüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve yiyecekleri almaya yarayan boşluk’. 2. ʻbu boşluğun dudakları çevrelediği yanı’; 3. ʻkapların veya içi boş şeylerin açık yanı’; 4. ʻbir akar suyun denize veya göle döküldüğü yer’; 5. ʻkoy, körfez, liman, yol gibi yerlerin açık yanı’; 6. ʻbirkaç yolun birbirine kavuştuğu yer’; 7. ʻbir dilin sınırları içinde bölgelere göre değişen söyleyiş özelliği’ ~ Az ağız. -Tkm ağız. -TatK aus. -Nog avız. -KKlp awız. -Kzk awız. -Krg ōz. -Özb oğiz. -Sag, Şor ās. -Tuv ās. -Yak uos ‘dudak’ (Kałużyński: ME 27). -Çuv śăvar ʻağız’. Başındaki ś- (< y-) sonradan türemiştir. Çuvaşçada buna benzer ikincil seslere sıklıkla tanık oluyoruz. Örn. Çuvaşça śănăx ʻun’ sözünün başındaki ś- (< *y-) de bir protezdir. bk. Räsänen: LTS 114, 189. Sonundaki -r sesi ise Eski Türkçe -z’nin doğal karşılığıdır. Ramstedt’in, Çuvaşça śăvar’ın śi-ăvar’dan geldiği yolundaki açıklaması yanlıştır (SKE 5). Eski çağlardan başlayarak kullanılır (ağız). Orta Türkçede ağız olarak geçer. Eski Kıpçakçada da ağız biçimi kullanılır. Németh’e göre (NyK 47: 53; Csoma Arm 70-71), -z ekiyle yapılmış bir türevdir. bk. Bang: Túrán 1918, 310. Németh’in açıklamasını Ligeti (VJa 3, 1971, 27; I. OK 1973, 268-269; ResAltL 107) de benimsemiştir. Ramstedt (SKE 5) ağız’ı Korece aguri ‘mouth’ biçimiyle birleştirmiştir. Räsänen (V 8b) Ramstedt’in birleştirmesini olduğu gibi vermiştir. bk. Räsänen: LTS 189; MTS 113. Poppe (Lautlehre 95, 131) Moğolca ağur ʻDampf, Zorn’ biçimini de saymıştır. Räsänen de sözlüğünde ona katılmıştır. Egorov (ÊS 204) Çuvaşça śăvar’ın belli başlı karşılıklarını vermekle yetinmiştir. Clauson (ED 98a) da eski ve yeni biçimleri saymış, Ramstedt’in görüşü üzerinde durmamıştır. Clauson, sözlüğünün Suffîxes bölümünün sonunda ağız’daki -z’yi bir “ending” olarak değerlendirmiştir. Brockelmann (OGM 120. § a) ağız’ın sonundaki -z’yi ikili organların adlarında kullanılan bir formans olarak değerlendirmiş, göz, boynuz, omuz, diz gibi örnekleri tanık olarak vermiştir. Kononov (GrJaTRP 127. §) da ağız’daki -z’yi bir ek saymıştır. Sevortyan (ÊSTJa 1974, 81-83) belli başlı açıklamaları gözden geçirmiştir. bk. Pedersen: ZDMG 57: 556. Şçerbak: JTS 13: 135; Doerfer: UAJb 42: 246; Kononov: GrJaTRP 95 (ağız, beniz, diz); Leksika 224; Collinder: FUV 156: 52; Leksika 224. ʻyeni doğurmuş ineğin ilk sütü’ ~ Az ağuz. Tkm ovuz ʻyeni doğurmuş inek ve devenin ilk sütü’. -Nog uvız. -KKlp uwız, ııwız süt. -Kzk uız süt. -TatK ūz. -Bşk ıwıδ. -Krg ūz. -Özb oğiz suti. -Şor ōs. -Yak uohax (Kałużyński: ME 27). -Çuv ăra. Orta Türkçede ağuz olarak geçer. Kâşgarlı Mahmud’un ağuz yanında verdiği ağuj biçimi düşündürücüdür. Eski Kıpçakçada ağuz yanında awuz biçimi de göze çarpar. Türkçeden Moğolcaya uğurağ, uğuruğ ʻsubstance épaisse, visqueuse; amouille, premier lait d’une vache qui a vele; le blanc, le jeune de l’oeuf olarak geçmiştir. Ramstedt (KWb 454 b; StO 17 : 14) Moğolca uğurağ’ı Türkçe uğuz biçiminden getirmiştir. bk. Doerfer : TMEN 501. Doerfer, Räsänen’e dayanarak (LTS 115) Yakutça uosax ve Çuvaşça ăra biçimlerini de saymıştır. Doerfer’in Macarca író ‘Buttermilch’ biçimine ilişkin açıklaması yanlıştır. Macarca író’nun kökeni karışıktır. Ancak Doerfer’in, Räsänen’in bu sözü Çuvaşça *ıra biçimiyle birleştirmesini doğrulaması düşündürücüdür. Bu sözün Rusçada jurága olarak kullanıldığını da biliyoruz. Rusça jurága biçimi Vasmer’i uğraştırmıştır (REW). Ancak Trubaçev, sözlüğün Rusça çevirisinde jurága’nın Eski Bulgarcadan (Eski Çuvaşçadan) kalma bir alıntı olduğunu açıklamıştır. Daha çok bilgi için bk. Trubaçev: Slavia 29, 1960, 29. bk. Ligeti: TörK 15-16, 24-25. Doerfer (TDAY 1980-1981, 13) Türkçe ağuz = Moğolca ağurağ’ı göçebe kültürüyle ilgili bir söz olarak değerlendirmiştir. Türkçe ağız komşu dillere de geçmiştir. bk. Doerfer: TMEN 501. Yakutça urax (ūta suox urax) ‘ein Milchgetränk (?) ohne Wasser’ biçimi Moğolcadan alınmıştır (Kałużyński: ME 37). Ramstedt : ZİRGO 24: 553; Brockelmann: OGM 18.§ η 11; Ligeti: MNy 66: 289-303; TörK 15-16, 24-25; Räsänen: V 9a ; Clauson: ED 98.